Adnan Ağaç
Türkiye, bir taraftan ekonomisini güçlendirmeye çalışırken diğer taraftan da dünya ortalamasının üzerinde yetenek açığı sorunu yaşıyor. Peki “dijital kas dönemi” nitelikli işçi bulmayı nasıl etkiliyor?
30 yaşındaki robot programcısı Göker Akgün, son yıllarda Türkiye’den göç eden nitelikli işçilerden sadece biri…
Akgün, iyi programcıların her zaman iş dünyasında arandığını ancak “ekonomik ve psikolojik olarak yeterli değer verilmediğini” söylüyor.
Nitelikli işçileri ülkelerine çekmek isteyen devletler, günümüzde küresel bir yarışa girdi.
Nedeni ise işin çok, yetenekli insanın az olması.
Yapılan araştırmalar da iş dünyasında yetenek açığının her geçen yıl arttığını gösteriyor.
Bu da işverenleri ve ülke ekonomilerini tedirgin ediyor.
ManpowerGroup Yetenek Açığı Raporu’na göre, dünya genelinde her 4 şirketten 3’ü yetenek açığı yaşıyor.
Peki yetenek ve yetenek açığı nedir?
‘Diploma tek başına yeterli değil’
Sözlükler, ‘yetenek’ kelimesini, “bir şeyi anlama veya yapabilme niteliği; kabiliyet” olarak tanımlıyor.
Ancak BBC Türkçe’ye konuşan Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Berlin Temsilcisi Alper Üçok, bu tanımın içeriğinin de her geçen yıl değiştiğini söylüyor.
Geçmişte sadece “mesleki eğitime sahip olması ya da çıraklık eğitiminin bulunmasının” yetenek için yeterli olduğunu belirten Üçok, günümüzde bunun yeterli olmadığını söylüyor.
ManpowerGroup Türkiye Genel Müdürü Feyza Narlı da benzer görüşü paylaşıyor.
Artık “dijital kasların güçlü olması gerektiğine” ve bu noktada “insan-makine” ilişkilerine dikkat çeken Narlı, diplomaların da tek başına yeterli olmadığını vurguluyor.
BBC Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Narlı, “iyi bir cerrahın tıbbi bilgisinin yanı sıra ilgili otomasyonu kullanabilecek, cihazları yönetebilecek bilginin” de olması gerektiğini örnek veriyor.
Türkiye’de ve dünyada yetenek açığı
2006 yılından bu yana küresel çapta “Yetenek Açığı Raporu” hazırlayan ManpowerGroup verilerine göre, geçen yıl yetenek açığı oranı yüzde 77 ile 17 yılın en yüksek seviyesindeydi.
2024 yılı yetenek açığı beklentisine göre ise kısmi bir düşüşle küresel çapta yüzde 75 olması bekleniyor.
Küresel bazda 2 puanlık bir düşüş var. Ancak Türkiye’nin yetenek açığı artmaya devam ediyor.
Geçen yıl 41 ülke içerisinde 34. sırada ve küresel ortalamanın altında yer alan Türkiye’nin, bu sene küresel ortalamanın üzerine çıkarak 22. sırada yer alması bekleniyor.
Narlı, bu artışta yatırımların artması ve değişen ihtiyaçlarla birlikte beyin göçüne dikkat çekiyor ve şöyle konuşuyor:
“Gelişen sektörler, dünya trendleri, teknolojiler ihtiyaçların her yeni gün değişimini de beraberinde getiriyor ve ülkemizde yatırımlar açısından baktığımızda da dijital ve sürdürülebilirlik temelli projelerin yatırımlarında artış hedefleniyor. Bunun gibi gelişmeler de yetenek ihtiyacının kapsamını genişletiyor ve açığı derinleştiriyor.”
Beyin göçünün fiziki olmasının yanı sıra uzaktan çalışma ile de mümkün olduğunu belirten Narlı, “böyle bakıldığında dünya artık yetenek açığı ile baş edebilmek için sınırları ortadan kaldırıyor. Tabii sınırlar ortadan kalktıkça da bizim mevcut yetenek açığımız daha da derinleşiyor” değerlendirmesini yapıyor.
Türkiye’deki sektörel yetenek açığı beklentilerine bakıldığında ise, yüzde 78 ile taşımacılık, lojistik ve otomotiv; tüketim ürünleri ve hizmetleri ile; sağlık ve yaşam bilimleri en fazla yeteneğe ihtiyaç duyulan sektörler oluyor.
‘Yeteneği çeken ekonomisini hızlı büyütür’
Dünyadaki yetenek açığına bakacak olursak Avrupa Birliği’nin lokomotifi olarak görülen Almanya, Japonya’nın ardından nitelikli işçiye ihtiyaç duyan ikinci ülke olarak karşımıza çıkıyor.
Almanya, nitelikli iş gücünü ülkeye çekebilmek için son birkaç yılda iki önemli yasal düzenleme yaptı.
Bunlardan biri bürokrasiyi azaltması beklenen Nitelikli İşgücü yasası, diğeri ise vatandaşlığa geçiş süresini kısaltan ve çifte vatandaşlığı mümkün kılan yeni vatandaşlık yasası…
Nitelikli İşgücü Yasasının mimarlarından Almanya İçişleri Bakanı Nancy Feaser, Alman ekonomisinin acilen nitelikli ihtiyaç duyduğunu ve “ilerleme için vasıflı işgücü gerektiğini” söylemişti.
Almanya Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Robert Habeck de geçtiğimiz yıllarda yayınladığı bir video mesajında, Almanya’nın “iyi bir çalışma ortamı ve yüksek bir yaşam kalitesi sunduğunu” ancak hala “yeteneklerini ve uzmanlıklarını Almanya’ya getirmek isteyen” insanlara ihtiyaç duyduğunu söylemişti.
Almanya Federal Çalışma Ajansı, Almanya’nın mevcut standartlarını koruyabilmesi için her yıl 400 bin kalifiye elemana ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor.
Alper Üçok da kalifiye işgücünü ülkesine çeken devletlerin ekonomisinin de daha hızlı bir şekilde büyütebileceğini söylüyor.
Almanya bu nedenle Avrupa Birliği ülkeleri dışından bilişimden sağlığa, gastronomiden mühendisliğe birçok alanda nitelikli çalışanı ülkeye çekmeye çalışıyor.
Nitelikli göçmenleri ülkeye çekmenin büyük bir rekabet alanı haline geldiğini söyleyen Alper Üçok, Türkiye’nin nitelikli işçi konusunda ikili bir sorun yaşadığını belirtiyor.
Üçok, dünyadaki gelişmiş ülkelerin kendi yeteneklerini ellerinde tutabildiğini, açığını ise başka ülkelerden kapatmaya çalıştığını; Türkiye’nin ise hem yetenek açığı yaşadığını hem de yetiştirdiği yetenekleri ülkede tutma konusunda sorun yaşadığını söyledi.
Alper Üçok, yetenek açığının Türkiye’nin büyümesinin önündeki engellerden biri olduğunu da vurguladı:
“Sadece doktorlar ve mühendisler konusu kamuoyunun gündeminde. Ama Türkiye’de teknisyenler, şoförler, inşaat ustaları ya da sanayide normal çalışan, belli bir kalifikasyona sahip normal işçi konusunda dahi belli alanlarda yetenek açığımız var ve bunu hızlı bir şekilde kapatmamız lazım. Türkiye’nin ekonomik büyümesinde önündeki en önemli engellerden bir tanesi. Yatırım yapamıyorsunuz. O fabrikada çalışacak, o fabrikada üretecek eleman bulamadığınız için fabrika, şirket büyüyemez. O yüzden ekonomin geneli de büyümüyor. O nedenle ekonomik büyümeyi de çok olumsuz etkisi oluyor.”
Demografik yapı ve eğitim sisteminin etkisi
Almanya uzun bir süredir yaşlanan nüfusu nedeniyle demografik yapısı ile gündemde.
Türkiye ise genç nüfusu ile öne çıkıyordu.
Ancak son yıllardaki veriler Türkiye nüfusunun da yaşlandığını gösteriyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 6 Şubat’ta açıkladığı verilere göre, Türkiye’de yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı 2023 yılında ile kez çift haneye çıktı ve yüzde 10,2 oldu.
TÜSİAD Berin Temsilcisi Alper Üçok, Türkiye’deki doğurganlık oranlarındaki düşüş nedeniyle demografik sorunların da ortaya çıktığına dikkat çekiyor.
TÜİK verilerine göre 2001 yılında 2,38 olan doğurganlık hızı, 2022 yılında 1,62’ye geriledi.
Bu aynı zamanda Avrupa Birliği ülkeleri ortalamasına yakın bir oran.
Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verileri, 2001 yılında 1,43 olan doğurganlık hızının 2022 yılında 1,53’e yükseldiğini gösteriyor.
BBC Türkçe’ye konuşan Üçok ve Narlı da bu noktada insan kaynağının kullanımı konusunda eğitim sisteminin önemine dikkat çekiyor.